Sevgili Okuyucu;
İsmi, yaşadığı dönemin remzi olan şahsiyetler vardır. İşte Ayaz İshakî onlardan biridir. 19. Yüzyılın sonu
ile 20. Yüzyılın ilk ayarısında yalnızca doğup yetiştiği İdil Ural bölgesinde değil bütün Türk Dünyasında
hatta onu da aşacak şekilde onun ayak izlerini takip etmek mümklündür. Bu izler Fransa’dan, Japonya’ya
kadar uzanan geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Finlandiya, Almanya, Polonya, Mançurya, Çin, Kore,
Petersburg, Moskova, Kudüs … adeta eski kıtada ayak basmadığı yer yok gibidir.
Onun doğduğu yıllarda Çistay köyü ve çevresi Tatar halkına ve Türk dünyasına has evlatlar yetiştirip
hizmete gönderen bir ilim ve kültür ocağı gibidir. Hem anne hem de babası dönemin iyi eğitimli
çevrelerinde saygın insanlarıdır. Ailede aldığı eğitimin ardından Çistay Medresesi ve Samara’da
Hüseyniye Medresi Ayaz’ın, gelecekte kaderi olacak karakteri ve fikri yapısının temellerini atar. Sonraki
yıllarda kendisine Cumhurbaşkanlığı adaylığı teklif edilecek Sadri Maksudî ile de dostlukları bu dönemde
başlar. Kabrinin onun yanında olmasını isteyecek kadar çok sevdiği Yusuf Akçura ile bağlantılar da Sadrî
Maksudî aracılığı ile olur. Sadri Maksudî ve Yusuf Akçura Paris’te doktora yaptıkları sırada bir küçük
odada birlikte kalırlarken Ayaz İshakî’nin hikayelerini okur ve fikirleriyle tanışır.
Ama beni en çok etkileyen Gülsüm’le olan ağabeyliğidir.
Balkan Savaşlarında, Türk dünyasından Osmanlı ordusunda savaşmak için giden erkekleri görünce
Petersburg’da okullarını bırakıp cepheye gidemesek de hastanede yaralılara yardım ederiz diyerek
İstanbul’a gelen genç kızların lideri Gülsüm’ün “ağabeyi”dir İshakî.
Mücadele! Mücadele! Mücadele!
Mücadele onun kaderidir.
Kaçsa da o kaderini kovalar.
İzin verilmediği için bir gemi kiralanıp gemide yapıolan I.Rusya Müslümanları Kongresinde, yaşı daha
ileri olan İsmail Gaspıralı, Abdulreşit İbrahim, Ali Merdan Topçubaşı gibi diğer delegeler, 27 yaşında
atak, cesur İshakî’yi almadan limandan ayrılırlar. Ayaz bir tekne kiralayıp gemiye yetişir ve Kongreye
katılır.
Ayaz İshakî, gemiyi değil kaderini kovalamaktadır.
Bu uğurda teşkilatlar kurdu, kurulu olanlara katıldı. Tatarlar için, İdil Ural Türklüğü için, Türk Dünyası
için “Yeni Yol” arıyordu, yeni bir millî yol.
Türkiye’de onun ilk yazıları İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un yayıncıları arasıdan olduğı Sırât-ı
Müstakîm’de yayınlandı. İmzası Kazanlı Ayaz’dı. 1908’de İstanbul’da kurulan Türk Derneği’nin ilk kırk
üyesi arasında yer aldı.
Ve bu yıl onun doğumunun 145. Yılı.
Emin olun ki, Ayaz İshakî’nin ruhaniyeti bugün de mücadelesine devam ediyor.
Onun adı hâlâ İdil-Ural kavramıyla birlikte anılıyor ve İdil Urallıları bir araya getirmeye devam ediyor ve
her zaman olduğu gibi Türk Dünyası için millî yolu işaret ediyor.
Kardeş Kalemler Dergisinin Doğumunun 145. Yılında Ayaz İshakî sayısının hazırlanmasında emeği
geçen bütün bilim adamı, yazar ve çevirmenlerimize teşekkür ediyorum.
Kıymetli Okuyucu,
Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Türk kültürüne önemli hizmetleri olan araştırmacı, Türkiye Cumhuriyeti
Liyakat Nişanı sahibi Prof. Dr. Cornell Fleischer’in ardından, değerli bilim, kültür ve devlet adamı
Prof. Dr. Mustafa İsen’in yazısını da sizlere takdim ediyoruz.
Ruhları şad olsun!
Yakup Ömeroğlu